Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hoş gelişler ola eyyy 2019!

Resim
2016'ya itafen 2015'de yazdığım bir cümleyi bırakayım: " Zaten dertleşemem seninle zira sen de çok hızlı gideceksin. Zaman aceleci, telaşlı bir çocuk; yaşatmadan kendini alıp gidiyor, ortalığı darmadağın ederek." 2018 çok öyle darmadağın bir yıl değildi. Ülke ve dünya gündemini saymazsak elbette. Oralara dair, bir önceki yazı bir kaç şey söylüyor. Söylemeye de devam edecek. Burada biraz ve çokca güzelliklerden bahsedelim. Eee hasretiz sonuçta, gelecek güzel günlere. Önceleri çok düşünürdüm, hala da düşünürüm vakit buldukça, nasıl bir şey şu güzel günler diye. Bunun cevabını kendimce arayarak geçiyor günler. Sanırım bulmaya en yaklaştığım günler bu senedeydi. Ve yine sanıyorum bu günlerin sayısı hayatımızın geri kalanında gittikçe artacak. Belki de büyüdükçe daha küçük güzellikler üzerimize bulaşacak. Şairin dediklerini de aşağıya bırakıyorum: 2018, Geldiğin gibi gitmediğin için teşekkürler. Zira bir çok benzemezden bir benzeyen çıkaracak seneler... Götür

Aynalarla konuşmalar II

Resim
"Dünyada görmek istediğin değişiklik ol" Bir videoda denk geldim şu söze ve bir süredir de bu sözün demek istediği etrafında dönüp duruyorum. Bir de dizi sahnesi var. O sahne de bana bu düşüncemde eşlik etti. Son zamanlarda yaptıklarım, olduğum yeri ve olmak istediğim yeri - belki de her bu yaşlarına gelen insan gibi - çokça düşünüyorum. Bulunduğum yeri her zaman şans olarak gördüğümü ve şükrettiğimi ilk cümlelerden söylemek, anlatmak istediğimin doğru anlaşılmasını pekiştirecektir. Gelelim söylemek istediklerime kaynaklık eden bir kaç konuya. Şimdi sırtınızı yaslayıp, son yaptığınız en güzel hissettiren şeyi düşünün. Bulması zor olabilir, kendinize biraz daha zaman tanıyın ve çok eskiye gitse de tekrar düşünün. Yakınsa ve bulmuşsanız, uzaksa ve tozlu raflardan çıkarmışsanız; gelin bir de o güzel hissettiren o şeyin karşılık geldiği hissi bu yazıda bulmaya çalışalım. Bu yazı aracılığıyla da başkalarında. Nasıl mı? İlk olarak sabırsızlanmayarak. Yazıyı okumaya niyet

Aynalarla konuşmalar I

Resim
Her şeyden önce gelin, kendi içimize bir daha bakalım. Öyle yarım yamalak değil, düz dümdüz, saf pürü pak, bir aynaya bakar gibi bakalım – mümkünse boydan olan. Uyanınca kendinize baktığınızda gördüğünüz size değil, o sizin bakmaya çekindiği size. Bir su dolu leğen, içi kirlenmiş, birileri kiri temizlemeye boşaltmaya çalışırken biri toprak, kömür, kan atmış. Baktığımız ayna gibi ona da her gün bakıyoruz. Ancak inatla temiz kısmında kendimizi arıyoruz. Kendimizi bulamazsak, yüzümüzü çeviriyoruz. Kabulleniyoruz, o kirin orda kaldığını, leğeni ters yüz etmeden de düzelmeyeceğini. Ben bugün oturdum bu leğene baktım. Uzun uzadıya bir bakıştı bu, her şeye bakmaya çalıştım. Zaman zaman kirleri temizlemeye çalıştım, zaman zaman kir benim yansımam oldu. Uzun yollar, uzun yıllar harcamış olmasam da, leğendeki kirleri görecek kadar çok şey yaşadım. Ne yazıktır ki, bunu en güzel zamanlarda yaşadım. Fakat en anlayamadığım şey leğendeki kir değil. Aksine kir çok anlaşılabilir. Buna suyun doğası

Yenilikler, yeni şeyler...

Resim
Bazen şiir, bazen şarkı, bazen de sade bir sohbet, çokça da ilham. Dilerim, burası, koşturmalı gündeliklerimizden kaçtığımız, hengâmeli hayatlarımızdan soluklandığımız bir durak olur. Dinlenmek, dinlemek için bir minder olur. Hemhal olmak, sohbet etmek için bir masa olur. Bütün mesele, birbirimizi duymakta değil mi? Duymaya, dinlemeye bekleriz.