Aynalarla konuşmalar III

Bir önceki yazıda bir video vardı, izlemişsinizdir belki. Şimdi o videoya geçmeden başka bir videoyu ilginize sunacağım. Onu da sunmadan, gelin biraz zamanda yolculuk yapalım.

1900’lerin başında dünyaya gelen bir beyfendinin 90’ların başında dünyaya gelen torunuyum. Ben, yüz ölçümü 510.100.000 km² olan dünyanın, 510 milyon 100 bin kilometre kare üzerinde yalnızca 783 bin 562 kilometre karesinin sadece 38 bin 873 kilometre karesini kaplayan bir vilayettinde gözlerimi açarken, uçakla bu vilayetten 18 saat 20 dakika mesafede olan bir şehrin konferans salonlarından birinde 12 yaşındaki bir kız çocuğu tüm insanlığa bir ders veriyordu. Akranlarının 20’li yaşlarına gelmesine rağmen kuramayacağı cümlelerle, dünyanın “liderlerine” korumamız gereken en temel şeyin “dünyamız” olduğunu hatırlatıyordu.

Ne mi o ders, buyrun kendi ağzından dinleyin:



Şimdi de gelin bu dersten kendimize hangi soruları çıkarabiliriz, bir kaçına bakalım...

  1. Şimdilerde pek çoğunuz ailesiniz, annesiniz ya da babasınız. Sizin de anne babanız var ya da vardı. Ama size bıraktıkları miraslar var, hâla o miraslarla yaşıyorsunuz ve sizlerin de çocuklarınıza bırakacağı miraslar birikiyor. Miras deyince aklınıza koca koca evler, deste deste paralar gelmesin. Bir tarih, bir kültür bırakacaksınız. Yeşili bitmiş yollar, havası bozulmuş şehirler bırakacaksınız. Yeni yeni hastalıklar, yokluklar bırakacaksınız. Bunları böyle söyleyince büyükmüş gibi geliyorsa, dönüp ebeveynlerinize bakın. 20’lerinde bel ağrısı çekmezken hiçbiri siz şimdi her gün oturmak zorunda kaldığınız koltuklar yüzünden bel ağrısı çekiyorsunuz. 30’larınızda şekerle mücadele etmeye başlıyorsunuz. 40’ınızda ebeveyninizin 60’ından farkınız kalmıyor. Siz bu mirasla yaşamaya mahkum edilmişsiniz. Şimdi sizde bu bilinç varken, çocuklarınıza bunları miras bırakmak ister misiniz? 
  2. Hepimiz bunu okuyabiliyorsak, bir birikimimiz var demektir. Peki ya birikimi olmayanlar? Bugün dünyada hala açlıktan ölen çocukların olduğunu biliyor muydunuz? Dünyayı bırakın bugün şehrinizde sokakta uyumak zorunda kalan insanların varlığı, size bir anlam ifade ediyor mu? Etmeli mi?
  3. "Söylediklerimiz değil, yaptıklarımız bizi biz yapar." Ne güzel söylemiş. Hepiniz eminim pek çok noktada iyinin, güzelin ne olduğunu okuyor, duyuyor, biliyorsunuz. Peki neden iyi, doğru, güzel siz olmuyorsunuz? Siz zaten öyle misiniz? Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilir misiniz?

Peki, bu soruların ne kadarına cevap verebiliyoruz dersiniz? Evet, sanırım en ortaklaşabildiğimiz nokta da burası, çoğunun cevabını bilmiyor, bilsek de cevaplardan öğrenemiyoruz.


Mrs. Suzuki'nin dersinden yaklaşık 23 sene sonra deniz seviyesinden 2350 metre yüksekte Havva Ana da, bu kez bir konferans salonunda değil açık hava sınıfında çok anlamlı bir ders verdi. “Biz halkız!” Oksijeni ve yeşili bol yaylalara dökülecek asfalta karşı çıkarken, hem destekçilerine hem karşı durduklarına, belki de o zamana kadar kimseye vermediği kadar açık ve anlaşılır bir ders verdi.
Neden başaramıyoruz bu dersi geçmeyi? Gelin, hep birlikte düşünelim. Yine dediğim gibi kendimize yük olsun diye değil, sakın ha! Yük sizi mutsuzlaştırır. Bu yaşam tarzımız olsun diye. Bu en değerli mirasımız olsun diye, en çok da en değerlimizin, yaşamımızın kalitesini artırmak için... Neler yapabileceğimizi araştırarak bir başlayalım.
Dünya liderlerine bırakırsak, bundan 26 sene sonra yine 12-15 yaşlarında bir birey çıkıp bir ders verecek fakat biz o dersi geçmek için bir hayli geç kalmış olacağız. Dersi vermediğimiz için de ders görecek bir sınıfımız olmayacak…

“Kimdir devlet yav, devlet bizim sayemizde devlettir! Sen masanda oturmuşsun, ben buraların hamurunda yoğrulmuşum. Ben halkım!”

2019’a girmemize bir ay kala, yine dünya liderlerine ders veren 15 yaşında bir çocuk vardı. Havva Ana’dan 3 sene, Severn Suzuki’den 26 sene sonra yine onun gibi bir konferans salonundaydı. 26’sene önceden farklı olan sadece dersi veren ve salonda olanlardı ancak dert -katlanarak artan bir tehlikeyi saymazsak- aynıydı.

Bakın bu dersin içeriğinde neler var:



Gelin şimdi bir düşünelim, 26 sene evvel 12 yaşında, 26 sene sonra 15 yaşındaki bir bireyin verdiği dersleri neden alamıyoruz? Biz çoktan seçmelilerde iyi değiliz, bunu kabul ediyorum. Oysa bu sınavın sorusu da tek cevabı da...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hoş gelişler ola eyyy 2019!

Olamayışın öyküsü...

baştan...