Uyan Ali'm...
Lakin bu ağır geldi…
Bir gece kadar ağır, kış uykusu kadar derin, sabah
olamayacak kadar uzun…
Gitti Ali’m, daha 19 yaşındaydı bir gece yarısı sokak
ortasından aldı götürdü,
Lodos muydu alıp giden yoksa Karayel miydi bilemedik ama
Haziran ayında zemheriyi yaşattı gidişi…
Ahhh iç çekişlerimize sığmıyor ağır gerçek…
Elden ne gelir ki, sağa sola küfür ediyor, uzaklara
sözcükler sallıyoruz, su sıkıyoruz kurumasın diye fidanlar…
Eee daha daha !
***
Çöl ortasında buzul istemedik ki biz,
Ya da güneşe ilk çıkan insanlar olmak gibi bir derdimiz
olmadı hiçbir zaman zira eğitim kabiliyetimiz Nasayı aşarak Naaa oraya kadardı,
Yeni bir gezegen keşfetmekte değildi niyetimiz, yeni bir
buluşu insanlığa kazandırmakta zira kazandıracağımız insanlık 5 dk da o buluşu
nasıl satacağını düşünecekti ki mevzu “Money Money Money !” e gitsin,
Ay tutulmasını 24 saat izlemek için dubaiye kuleler dikmek,
ya da gemiciklerimizle okyanuslar aşmak belki ütopyalarımız arasındaydı lakin
önceliğimiz hiç olmadı çünkü ay tutulmasını arattırmayan belediyelerimiz vardı
sokak lambası olmayan sokaklarda, gemiciği olan büyüklerimiz vardı bizim
yerimize kilometrelerce yolu nasıl sıfırlayacağını bilmeyen.
Şampiyonlar ligi kupasını taksim meydanına getirmek,
seçenekler arasında en cezbedicisiydi lakin kupa gelmeden 25.000 taraftaraslklaskdasjd
50 tane “kanal” gelir biz kupayı yine -Youtubeee(dilim sürçtü)-TV den izlerdik.
Suveyş kanalını yüzerek geçecek ilk genç olabilirdik, belki
isterdikte, lakin yüzmeyi öğrendiğimiz iskelelerimiz yılda iki kez hizmet
verebiliyordu, yüzme havuzlarınıysa biz beğenmiyorduk, haşaaa her yerde
mevcuttu zira.
Dünya da tek ve korkusuz bir aslan olmak isterdik belki, yok
ya istemezdik sıkılırdık biz, lakin yine sağolsun bağzı insanlar bu hayalimize
sahip çıkıp son aslan olamayız ama son biz kalırız diyorlardı, düşünceliler
canım eee korkmuyorlar da kükrüyorlar arada ama alıştık.
***
Yani aslında istenebileceklerin milyonda birini
istemedik biz;
Dünya’da adımız olsun gibi bi derdimiz yoktu,
Adımızı vermek için yeni bir şey inşa etmek ya da yeni bir
yer bulmakta istemedik hiçbir zaman,
Ki parayı yağmur yağınca su damlatan taş evlerde kaybettik
biz dostlarla,
Bizim gideceğimiz yollar; senin manzaralı oda istediğin
Haydarpaşa’dan, memlekete gidecek ucuz trenlerdi.
Eee hız arttıkça parayı
artırmak mantıklı mıydı, direnen işçileri tekmeleyen kurmaylara sormak lazım!
Fanatikliğimiz, küfür etmemiz en iyiyi isterken bulduğumuz
en kötüsüne razı gelmek istememektendi, hani İstanbul United dikmesini bilirdi
o kupayı meydana da, 50 tane sanat eserinin arasında sırıtan bir ucube var diye
satmandan korktular bence.
Valla ne Suveyş Kanalını yüzerek geçmek ne de yaptığın
havuzlarda yüzmek gibi derdimiz oldu, Fırtına vadisinden, Arhavi deresinden
Çağlayan’a çaylarda “çimen” çocuklarız lakin havuz deyince aklınıza baraj
gelmesinden mütevellit Hestiremeyip her yeri HESlediniz,
Ve sanırım en iyi yaptığınız bizi tek ve görkemli şeylerden
soğutmak oldu zira tek ve görkemli olan kendisinden olmayana kedi deyip trafo
patlattırır hale geldi.
Eee ne istiyordunuz diyosun (sen demessin de ben yazının
gidişatı öyle diye yazıyorum, yoksa sana kibarsın diye hakaret etmeyecem zira
hala süren davaların var.)
Biz yıllardır her yerde olan olması gereken şeyler istedik
be abi,
Biz barış içinde birlikte yaşamak istedik,
Biz kafa tuttuklarının “karanlık çağ”larını aydınlığa
çıkaran özgürlüğü,
Biz kütüphane raflarında yok olan şiirlere konu olmuş
hürriyeti,
Biz güneşli güzel günleri,
Açlıktan ölen insanlar, gazdan gözlerini kaybeden insanlar,
Yeşillikler istedik, dereler özgür aksın diye şelalelere
yazdık,
Sokakta yürürken acaba sorularıyla dolu gözler, olmasın
istedik
Bir birine sevgiyle bakan gözlerin sevgi dolu yarınlara
bakmasını istedik,
Sokak lambaları, sokakta olmak zorunda olan çocuklara ışık
olsun,
Karanlık sokaklarda dayak yiyen güzel çocuklar olmasın istedik…
Ama Abdullah gitti, Ali gitti, Berkin gitti, Ethem gitti,
Mehmet ve daha niceleri gitti…
Peki biz mi?
Biz gidenlere bağırdık,
Biz gidenlere ağladık,
Biz adlarını sokaklara yüreklerimize yazdık,
Biz gidenlere şiirlerle şarkılarla çağırdık…
Neyse Ali’m, güzel çocuk sen gideli değişen bir şey yok
buralarda,
Ağır gerçeğini üzerimize toprak gibi atıp gideli...
Yorumlar
Yorum Gönder