Ağlamaklı...
Üşüyorum, havanın soğukluğu yanı sıra ısınmama engel teşkil
eden hususlar mevcut etrafta. Şiddet kol geziyor sokaklarda, elini kolunu
sallayarak aramızda dolaşıyor. Kimimize bir selam “çakıp” yoluna devam ediyor. Durduramıyoruz,
durdurmuyorlar derken selam çaktıkları borçlu çıkıyorlar, uyuyorlar
uyanamıyorlar, gelmeyecek diyarlara yola çıkıyor, selamsız memleketleri yurt ediniyorlar
kısacası çekip gidiyorlar, bir “Hoşça kal” ‘ı bizlere çok görerek. Bazılarının uykusu
ağır oluyor ve kalkıp gidemiyorlar iyi ki, bizse ancak gidenlere iki damla
eşliğinde el sallıyoruz, uyanmaya direnenlere de sevgimizi gönderiyoruz. Ama
elimizden UYAN be çocuk demekten başka bir şey gelmiyor ne yazık ki…
Ama olsun biz iki damla dökerek uğurlarken gidenleri yeni
şeyler öğreniyoruz, onlar fotoğraflarıyla bizlere yeni şeyler öğretiyor.
Gülünüz, şiddete ve şiddetçiye karşı yanağınızdan tebessüm eksik olmasın…
Eyvallah çocuk olmasında, ya sen diyorsun içinden ama …yaş
olup akıyor bu soru gözlerinden ağlamaklı kalıyorsun. Sonra düşünüyorsun “lan
ne sulu göz olduk be” diye. Zira bunu demek için bayağı ağlamış oluyorsun; göçüp
gidene ağlıyorsun, seni dinlemeyene ağlıyorsun, çocuklara ağlıyorsun, gülüşe
ağlıyorsun, gözlere ağlıyorsun, bakışlara, bakamayışlara, kaçamayışlara,
portakal sarısına, kapalı kapılara ağlıyorsun, anlayana anlamayana dinleyene
dinlemeyene… gibi bir çok şeye ağlıyorsun. Elinde olmadan ağlıyorsun, tüylerin
şaha kalkıyor bi haberi okurken ağlıyorsun, videoyu yarısında bırakıp ağlıyor,
rast geldiğin bir resme dalıp ağlıyorsun… İstemsiz, habersiz, hareketsiz.
Ağlamak samimiyettense de bazen kızıyorsun “la neye
ağlıyorsun” diye sitem ediyorsun bağzı ağlayanlara. Zira gözyaşına yüklenmiş
masumiyeti yitirtmelerine kızıyorsun, görmezden gelmek için çapa sarf
ediyorsun. Üzülüyorsun, her şeyin anlamını yavaş yavaş yitirdiği bir ortamda
anlamlı kalan nadir şeylerden birinin de anlamının yitmesinden.
Şimdi bana açıklanamayacak şeyler varmış gibi geliyor; ben
bunca şeyin arasında neden sana ağlıyorum, sen bunca şeyin ardından neden bana
ağlamıyorsun. Al işte cevapsız bi soru daha.
Ama olsun samimiyetle yapılan eylemler elbet kıymet
bulacaktır. Lakin rica ediyorum, ağlamağa dokunmayalım.
Gökteki maviye gözdeki yeşile gelsin bu nüsha, yer yüzünde
ağlamanın değerini bilen ve samimiyetine inananlara, üzüm sevenlere, uyanmak
için hayata ayak direyenlere, gidip de dönmeyenlere, sözleri susarak
söyleyenlere, II. Yenicilere, kıvırcık saçlılara, radyo dinlemeyi sevip de
radyosu olmayanlara, uçurtmaların özgürlüğüne inanmayanlara, merdiven boyacılarına(ellerine
sağlık), benimle yaşıt olan müzik gruplarına(nice yaşlara efenim),uyku
sevdikleri halde geceyi daha çok sevenlere gelsin.
Ve şuan bu yazıyı okurken ağlamaklı anlarda akla gelen ve "şimdi ne yapar"dediğiniz kişilere bir selam etmek adına; şimdi şuan
aniden hiç beklemediği(n) bir zamanda telefonu elinize alın ve bir mesaj
gönderin aramaktan da çekinmeyin, uyanmaları mutluluklarındandır. ;)
Yorumlar
Yorum Gönder