Yeşil

Ağır girdi Müzeyyen abla yine, fikrimin ince gülü o gün gördüm seni diye başladı aheste aheste, sonrası malumunuz…

Gülüş insanı ele veren en masumane mimiktir, ne kadar kötü olmaya çalışsanız da, umursamaz takılsanız da, kızgın kızgın bakadursanız da gülüşünüze söz geçiremeyince her şey alaşağı olur. O yüzden insanların akılda kalıcı en önemli özelliklerinden biridir benim için gülüş mesela vardı ya şu köyün delisi diye bilinip annesinin en sevdiği şarkının Neşet Baba’dan Ceşm-i Siyahım olan, kendinden çok emin olan Deli Emin’in o içten ve samimi gülüşü...


*Ara ara girecek sanırım Müzeyyen abla bu yazıya şimdi de: yaktın yıktın kül ettin beni falan diyor, anlayacağınız o da çoktan aşmış gülüşleri…

Neyse işte en önemli mimiklerdendir gülüş, insanların gülüşlerini gözlemleyin sizi kandırmayacak ikinci şey gülüşlerdir, kendilerini kandırdıkları doğrudur ama sizi sadece kandırdıklarını sanırlar. Elbette birinci şeyse bakışlardır buradan da tabi gülerek bakanların akılda kalıcılığını ve samimiyeti üzerine söz söylenmeyeceğini çıkarmamız gerektiği malumunuz.

*Ve akşam oluyor yani Müzeyyen abla öyle diyor, bide hüzünlenmiş sebebi muallakta diye yazarken dudaklarının arasından malumunuz cümle süzülüyor: hasret kaldım gözlerinin rengine…

Kaybolmak ister bazen insan yoğun maviliklerde, denizlere dalıp gitmek, göğe yükselmek ister bazen insan ama ben denizi kış aylarında dalga seslerinde çay içerken, yaz aylarında da aylak aylak yüzmeye çalışırken severim, göğü ise karabulutlarından çayımın içine düşen yağmur damlalarıyla veya güneşli bir günde uçakları sayarken severim. Benimse şuan kaybolmaktan hoşnut olacağım renk yeşil zira bundandır Karadeniz özlemimi gidermem, bundandır doğa sevmem, bundandır rengarenkliğin içinden yeşille mavinin uyduğu duvar kağıtlarını aramam… Her dönemin bir rengi varsa bu dönemin rengi de yeşil olsun madem barışa ithafen.
Benim için bu yılın favori meyvesi de üzüm oldu söylemeden geçemeyeceğim…

***

Ve Müzeyyen abla yerini Zeki abiye bırakırken ben de bu nüshayı burada bırakayım. Bırakmadan başta bu yazıyı yazarken ruhumu şad eden TSM sanatçılarına ve TSM severlere, yer yüzünde var olan Tuuba lara, Tuuba’ lardan mektup bekleyen Emin’ lere, dönmeyecek gideni olanlara, yanağında gamze olmayanlara, belki hiç gelmeyecek olan Eylül Akşam’ larına, hiç bitmeyecek koşmalara, durulmayacak dalgalanmalara gelsin…


Ve bunu okuyorken aklınıza gelenleri, hatta varsa gülüşünü ilk andan beri aklınızda tuttuğunuz insanları anımsayın ve; şimdi şuan aniden hiç beklemediği(n) bir zamanda telefonu elinize alın ve bir mesaj gönderin aramakta bir seçenek tabi J

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hoş gelişler ola eyyy 2019!

Mesafeler...

Olamayışın öyküsü...