Biraz Soma...

Yerin derinliklerinde, güneşe hasret yazılan bir öyküydü hayatları. Kömür karasına karışmış alın terleriyle, ekmeklerine karışmış kömür tozlarına rağmen evlerine umut taşıyorlardı. Isınsın diye yeryüzündekiler, daha iyi yaşasın diye çocukları, güneşi görmeyi erteleyenlerdi onlar. Ve biz her gün gördüğümüz güneşin ısısına aldanıp, yüreklerini yakmışız oysaki…

O yaktığımız yüreklerin sessiz çığlıklarıyla, o çığlıklara ses olanların gözyaşlarıyla geçen günlerden aklımda kalanlar var, anıları canlandırmak, acıları hatırlatmak olacak belki ama hüzünlerin umuduyla koşmuyormuyduk hep yarına… Sayamadığımız kadar çok acıyı sığdırmadık mı son 11 ay 15 gün 2 saat 44 dakikaya, bu acılara ağlamadık mı sayısız gün ve gece kimseler duymadan, kimselerle konuşmadan…

Şimdi bunlardan kalan;

Bir gün var aklımda, babasının siyah baretinden renkli bir ev çizen çocuğu gördüğüm,

Bir gün var aklımda, çocuğuna doğum gününde almak istediğini hangi parayla alacağını düşünen bir annenin olduğu,

Bir gün var aklımda, ekmekleri boğazından sıcacık çaylarıyla geçerken akıllarında sofrada olmayan kardeşlerinin selametini düşünenlerin olduğu,

Bir gün var aklımda, kirlenmesin sedye diye çizmelerini çıkaracak insanın olduğu,

Bir gün var aklımda, kardeşini abisini arayan insanlara tekmeleriyle acılarını unutturmaya çalışan bir “insan”ın olduğu,

Bir gün var aklımda, kurtulduğuna sevinemeyip, eşi hamile olan Mahmut’u kurtarın diye haykıran dostun olduğu,

Bir gün var aklımda, bu mesleğin kaderinde ölmek var diyen…in olduğu,

Bir gün var aklımda, ölmeyip arkadaşını kurtaran bir insanın kurtardığı arkadaşına sevinmeyip kurtaramadıklarına ağladığı…

Ve aklımda olan niceleri. İnanmazsınız bugünlere canlı tanıklık ediyoruz hepimiz, lakin anlamak istemiyoruz bir şeyleri. Zaten biz hep işimize geleni anladık denmiyor mu her yerde, fakat yukarıda yazılanlar nerelerde nasıllar acaba… İç çekişlerle kalan birçok sorudan bir tanesiydi bu ve nerde nasıl oldukları hep aklımızda dönecek olsa da denilecek ki “insan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim”!

Velhasıl sıfatlarını yaratan kişiler var olacaklar, yürekleri kadar temiz çizmeleriyle, demirden ağır gözyaşlarıyla, renkli bir ev çizen çocuk düşleriyle… Doğacak çocuklarda yaşayacaklar, doğacak güneşte, katran karası gecelerde, şiirlerde şarkılarda, ağıtlarda süregelecekler yok olsa da bedenleri, hep yürekleri dağlayacaklar, tüm gidenler gibi…

Ve inan ki sıfatlarında kaybolan kişiler, yok olacaklar, attığı tekmelerle, attığı yumruklarla, çirkin sözleri, kin nefret dolu gözleriyle yok olup gidecekler takım elbiselerinin içinde, yok olup gidecekler kokuşmuş karanlıklarında, fırsat bulup “para”nın tadından bilemeyecekler tadını umudun, barışın, kardeşçe birlikte yaşamanın, güzel günlerde haykırılacakların…

Tüm bunlarla birlikte;

Bir gün düşlüyorum, babasının işini resmeden çocuğun siyah boya kullanmadığı,

Bir gün düşlüyorum, çocuğuna doğum gününde alacağı bisikletin renginin mavi mi yeşil mi olacağının düşünüldüğü,

Bir gün düşlüyorum, ekmekleri boğazlarından sıcacık çaylarıyla geçerken, akıllarında sadece kahvaltıda eksik olan zeytinin olacağı,

Bir gün düşlüyorum, kirli çizmeleriyle sedyeye uzanan insanın yüreği kadar temiz bir geleceğinin olacağı,

Bir gün düşlüyorum, yaşanılan acıların insan gibi dertleşerek paylaşılacağı,

Bir gün düşlüyorum, Mahmut’un doğacak çocuğuna alınan uçurtmanın heyecanının haykırılacağı,

Bir gün düşlüyorum, yaşamak için ölmediğimiz,

Bir gün düşlüyorum, “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşadığımız,

Bir gün düşlüyorum, “motorları maviliklere sürdüğümüz”,

Bir gün düşlüyorum, göz alabildiğine yeşilliğin ve masmavi gökyüzünün olduğu…

Bir gün düşlüyorum, insanca yaşadığımız,

Bir gün düşlüyorum, kömür karası değil güneş ışıklarında uçuşan bembeyaz kuşların olduğu,

Bir gün düşlüyorum, düşlerin gerçeğe döndüğü…

***

Ve ben tüm bunları düşlerken ütopyaların güzelliğinde, dilime dolanıveriyor mısralar;
“yapma aylar geçer günes dogarken
ve günes dogarken hiç umut yok mu
umut umut umut... umut insanda.”

***

Diyorum ki bu nüsha; güneşi yakalamak için en uzun koşuda yorulan, umutlarını yerin yedi kat altında yitirenlere ve  göz yaşları içimizi delen çocuklarının güzel günlerine, güneşi göreceğimiz o günlere gelsin…Pek tabi mümkünse !
Bi de bu aralar;

Canım çok yanıyor,

Neden diye SOrMA !”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hoş gelişler ola eyyy 2019!

Mesafeler...

Olamayışın öyküsü...